Özür yoluyla adalet!
Dünya siyasetinde ‘özür dilemek’ dikkat çeken kolektif bir davranış biçimi haline geldi. Irkçılık, sömürgecilik, toplumsal mağduriyet ve demokratik olmayan davranışlar nedeniyle liderler hem kendi halklarından hem de diğer ülkelerden özür diliyor. Bu tutum, son dönemde dünya genelinde giderek yaygınlaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, 1970-1991 yılları arasında 30 bin kişinin virüs bulaşmış kanla tedavi edilmesiyle ilgili raporun yayınlandığı günü, İngiliz devleti için utanç günü ilan etti, kurbanlardan özür diledi ve milyarlarca pound tazminat ödeneceğini duyurdu. Sunak’ın bu özrü, tarihsel adaletin sağlanması ve toplumsal iyileşmenin başlaması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Ülkeler ve siyasetçiler tarafından yapılan özürler, sadece geçmişte yaratılan mağduriyetlerin ya da hataların kabulü anlamına gelmez; aynı zamanda bu hataların tekrarlanmaması için bir taahhüt ve gelecekte daha adil ve barışçıl bir toplum inşa etme iradesini de ifade eder.
Örneğin, geçen yıl Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, ülke tarihinin en büyük tren kazasını protesto edenlere polisin şiddet uygulaması üzerine sorumluluğu üstlenerek halktan özür diledi. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Naziler için savaşan bir Ukraynalının Parlamento’da “savaş kahramanı” olarak tanıtılmasından ötürü özür diledi. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, ülkesinin sömürgecilik işlediği suçlardan duyduğu “utancı” dile getirerek Tanzanya’dan özür ve af diledi. Hollanda Başbakanı Mark Rutte ise ülkesinin köle ticaretindeki rolü sebebiyle özür diledi.
Fakat bazı liderlerin de mizah dergilerine konu olacak özürleri var: Kuzey Kore lideri Kim Jong-un kısa menzilli füze denemeleri için Trump’tan özür dilemesi gibi. ABD başkanı Joe Biden da silah yardımlarını geciktirdiği için Ukrayna’dan özür diledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’da Cezayir’den özür dilemek yerine, Fransa adına savaşan ama Fransa’nın unuttuğu Harkilerden özür diledi.
Bazı siyasetçilerin özür dilemesi için büyük hatalar gerekmiyor; sosyal medya gafları yeterli olabiliyor. Örneğin birkaç yıl önce Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, sosyal medyaya sızan uygunsuz bir fotoğraf nedeniyle özür diledi. Bir özür de aşırı sağcı Maliye Bakanı Riikka Purra’dan geldi, sosyal medyada göçmenleri aşağıladığı için. Özür dilemek, siyasetçiler arasında rutin bir alışkanlığa dönüşünce Sunak, Normandiya Çıkarması’nın yıl dönümünden erken ayrıldığı için Fransa’dan, Putin’de Rusya’da yumurta fiyatları yüzde 60 artınca kendi halkından özür diledi. Bu örnek de gösteriyor ki, özürler sadece insan hakları ihlalleri için değil, ekonomik meseleler için de geçerli olabiliyor.
Mahkemelerde sanıkların mağdur ailelerinden özür dilemesi, yasal sorumlulukları sınırlamak veya cezaları hafifletmek amacıyla kullanılsa da kamusal özürler sorumluluğun üstlenilmesi ve mağdurlara karşı yapılan yanlışlıkların telafi edilmesi için önemli bir araç sayılıyor. Bu yüzden Almanya’nın Holokost için Yahudilerden defalarca özür dilemesi ve tazminat ödemesi, Kanada’nın yapılan zulümler nedeniyle yerli halktan, ABD’nin Kızılderililerden özür dilemesi, tarihin travmalarına maruz kalmış topluluklarla ilişkileri iyileştirme çabasının bir sonucudur. Mağdur grupların bu özrü kabul etmesi ve iyileşme sürecine katılması da kritik bir rol oynar.
Stanford, Harvard gibi üniversitelerin beşeri bilimler ve sosyal bilimler bölümlerinde özür dileme ve etik dersleri olduğunu biliyor muydunuz? Çünkü özür dilemek sadece bir erdem değil, gelecekte daha adil bir toplum inşa etme iradesini ortaya koymanızı sağlayacak bir yol rehberi… Bütün mesele özrün samimiyetinde, mağdurun da bunu kabul edip etmemesinde…