Welcome to Our Website

İki mahkeme iki karar: Ahmet Kaya’ya ‘Hayır’ Cem Karaca’ya ‘Evet’

Anadolu rock müziğinin efsane ismi Cem Karaca’nın eşi İlkim Karaca, İsmail Hacıoğlu’nun başrol oynadığı ‘Cem Karaca’nın Gözyaşları’ filmi için kendisinden izin alınmadığını söylemiş ve çekimlerin durdurulması için mahkemeye başvurmuştu.

Filmin yapımcılığını üstlenen Fikri Harika Prodüksiyon ve Aytaç Medya tarafından yapılan açıklamada ise Cem Karaca’nın hayatının beyazperdeye aktarmak üzere çalışmalara başlamadan önce gerekli izinlerin alındığı belirtilmişti.

Açılan ‘durdurma kararı’ talebi mahkeme tarafından reddedildi.

Çekimleri halen devam eden, İsmail Hacıoğlu’nun Cem Karaca’yı canlandırdığı filmde Fikret Kuşkan, Yasemin Yalçın, Melisa Aslı Pamuk, Meral Çetinkaya, Buçe Buse Kahraman ve Melisa Döngel gibi oyuncular rol alıyor.

Film, 19 Ocak 2024’te gösterime girecek.

AHMET KAYA’YA “HAYIR”

2021 yılında benzer bir davada Ahmet Kaya’nın eşi ve iki kızının başvurusu üzerine mahkeme, vizyona girmek üzere olan Son Şarkı filminden Ahmet Kaya’nın gerçek görüntülerinin ve dört eserinin çıkarılmasına karar verdi.

Bu karar neticesinde “Son Şarkı” filmi vizyona giremedi.

‘AİLE OLARAK AHMET KAYA FİLMİNİ ONAYLAMIYORUZ’

Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, asistanı aracılığıyla yaptığı açıklamada Kudret Sabancı’nın yönettiği ‘Son Şarkı’ filmine onay vermediklerini, Ahmet Kaya ile ilgili yapılmak istenen hiçbir filme aile olarak izin vermeyeceklerini söyledi.

Ahmet Kaya’nın eşi ve ailesi, daha önce Gani Rüzgar Şavata’nın çektiği ‘İki Gözüm Ahmet’ filmine karşı çıkmış, filmde kimi görüntülerin ve şarkıların paylaşılmaması için dava açmıştı. Film 27 Ağustos 2021’de gösterime girmişti.

NEŞET ERTAŞ FİLMİ DE MAHKEMEDEN GEÇEMEDİ

Türk halk ozanı Neşet Ertaş’ın hayat hikayesini anlatan Garip Bülbül Neşet Ertaş filminin ‘Kişilik haklarını ihlal ettiği’ gerekçesiyle ailesinin yapımcı Mustafa Uslu’ya açtığı davada mahkeme, 23 Aralık 2022’de vizyona girecek olan filmin ve fragmanının yayınlanmamasına karar verdi.

YENİ SANSÜR KILIFI

Gazeteci Soner Yalçın, daha önce Ahmet Kaya’nın hayatını anlatan film için benzer karar verildiğinde konuyu 14 Şubat 2020’de köşesine taşımış ve sinema sektörü temsilcilerine “Mahkeme kararı sansür değil mi? Ya bu karar emsal olursa?” demişti.

Soner Yalçın’ın yazısı şöyle:

“Şerif Gören, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Yeşim Ustaoğlu, Reha Erdem, Yüksel Aksu, Onur Ünlü, Derviş Zaim gibi onlarca sinema yönetmeni susuyor…

Sinema yazarları susuyor…

Türk sinemasıyla ilgili dernekler- vakıflar susuyor…

Heyhat! Mahallenin “delisi” yine ben! Neyse ki Erasmus var; “Deliliğe Övgü” eserinde ne diyor; “yaşamda ancak deliliğe yakalanmış olana gerçek anlamda insan denebilir!”

Konumuz: “İki Gözüm Ahmet” filmi…

Ahmet Kaya’nın yaşamından esinlenerek yapılan sinema filmi…

Sanatçının yasal varisleri, kızları Çiğdem Kaya (Öztürk), Turaç Melis Kaya ve eşi Gülten Kaya filmden şikâyetçi oldu. Dediler ki:

-“Bizden izin alınmadan, Ahmet Kaya’yı dolaylı ya da dolaysız konu alan, çağrıştıran, onun hikâyesinin anlatıldığı ya da esinlenmeler içeren, eserlerinin yer aldığı hiçbir projeye Türkiye Cumhuriyeti sınırları ve dünya kapsamında iznimiz yoktur…”

Varisler, 7 Şubat’ta vizyona gireceğini öğrenince filmi durdurmak için, 21 Ocak’ta yargıya başvurdu. İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, 27 Ocak’ta “açılan dava olmadığı” gerekçesiyle “ihtiyati tedbir” talebini reddetti. Fakat. Aynı mahkeme, üç gün sonra/ 31 Ocak’ta filmin sinema, internet veya televizyonlarda yayınlanmasını durdurdu.

Üzerinde duracağım, salt mahkeme kararı değil…

Sorun daha derinde…

“KÜRT-İSLAM DÜŞMANI”

Politik doğruculuk…

Farklı dil, din, kültür ve cinsiyetten kişileri incitmemek amacıyla özenle kullanılan düşünce ve uygulamaları tanımlamak için kullanılan terim…

Bu terimin yaygınlaşması, etnisiteyi siyasetin merkezine yerleştiren neoliberalizmin dünyada parlatıldığı 1990’larda oldu!

“Farklı olanı incitmemek” adına ifade özgürlüğü ve eleştirel bakış kısıtlandı.

Bilirsiniz, ülkemizde de benzerlerini yaşadık/ yaşıyoruz:

-Yobazlığı eleştirirseniz hemen “din düşmanı” yapılırsınız!

-PKK terörünü eleştirirsiniz hemen “Kürt düşmanı” yapılırsınız!

-Tarihsel gerçekleri umursamadan Müslümanları, Kürtleri “incitti” diye Atatürk “diktatör” ilan edildi! Atatürk’ü savunanlar “ulusal faşist” yapıldı!

Hakikat kimin umurundaydı, yaşasın politik doğruculuk! Bu sebeple, “Ermeni soykırımı” vardı; İsrail’i eleştirmek “antisemitist” olmaktı!

Politik doğruculuk, sadece bizde değil dünyada hızla düşünce hürriyetini kısıtlamaya başladı. Ne yazık ki akademik dünya, ana akım medya, sosyal medya bu dayatmanın üssü haline geldi. Popüler kültürün “öldürücü silahı” politik doğruculuğa uymayan her görüş-fikir aşağılandı…

“İki Gözüm Ahmet” filmine geleceğim…

ÖZGÜRLÜK SORUNU

Ahmet Kaya değerli sanatçımız.

Ailesi hepimize emanettir; her daim incelik gösterip, hiçbir zaman incitmeyeceğiz kuşkusuz.

Ülkemizdeki milyonlar gibi ailenin, Ahmet Kaya’yı idealleştirmesini, ayrıcalıklı konuma yükseltmesini anlarım.

Filme yönelik ahlakçı bakış açılarını kabul edebilirim. Bu duruş, politik doğruculukla mücadele etmemek anlamına gelmiyor.

Burada şu mesele ortaya çıkmıyor mu: Düşünce özgürlüğü!

Sinema kurgu sanatıdır; inandırıcı, doğrucu olmak zorunda değildir; “Fotoğraf gerçektir, sinema ise saniyede yirmi dört kere gerçektir.”

Sinemayı gerçeklik üzerinde eleştiremezsiniz; düşler şerididir.

Biliriz ki, biyografik hakikat diye bir şey yoktur. Hele hele senarist- yönetmen, aileyle aynı görüşte olmak zorunda mı? Öyle olsaydı bir çırpıda aklama gelen; James Brown, Billie Holiday, John Lennon, Jim Morrison, Edith Piaf, Ray Charles, Bob Marley, Freddie Mercury gibi şarkıcıların filmleri yapılabilir miydi?

Sadece iyi film-kötü film vardır. Ahmet Kaya’nın bir değil, bin

filmi yapılmalı. Kuşkusuz kimi çöp kutusunu boylar, kimi sanat eseri olarak anılır; ve bunun kararını ancak tarih verir…

Yazının girişinde bu sebeple sinema sektörü temsilcilerine sordum. Sessizliği kırmak zorundalar. Mahkeme kararı sansür değil mi? Ya bu karar emsal olursa?

Sonuçta:

“İki Gözüm Ahmet” filmine gider miydim, tanıtımlarından anladığım kadarıyla hiç sanmam. Ama bu tavrım sinema özgürlüğünü savunmayacağım anlamına gelmez!

Bakınız: Ahmet Kaya’yı ölüme sürükleyen “Kürtçe şarkı yapacağım” demesi üzerine uğradığı ağır saldırılardı. Yani yaşanan özgürlük sorunuydu. Peki, filmi yasaklatmak ne?

Kendisine istediği özgürlükleri başkalarından esirgeyenler özgürlüğe ulaşamaz!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir